Turistik anıta dönüşen savaş sığınakları| HT Gastro

Olası bir savaşta halk ordusunun kullanımı için inşa edilmiş, kubbe şeklinde, küçük, beton sığınaklar karakteristik yapısıyla bugün turistler için Arnavutluk’ta bir çekim noktası. Birkaçı restorana, müzeye, bara dönüşmüş olsa da kalan 170 bin sığınak, komünist dönemin izlerini yaşatıyor.

Arnavutluk’un belki de en kendine özgü yapılarının başında, tüm ülkeye yayılmış beton savaş sığınakları/siperleri geliyor. Ülkenin kendi halkına uyguladığı baskı ve yoksullukla geçen yakın tarihini, Soğuk Savaş’ın izlerini hatırlatan bu yapılar, bugün turistik bir merakla ilgi çekiyor ve Arnavutluk’ta görmeniz gereken yerler listesinin üst sıralarında yer alıyor. Ancak böyle bir listeye girmesine gerek de yok. Çünkü yüzlerce, binlerce değil neredeyse 170 bin adet sığınaktan bahsediyoruz. Kelimenin tam anlamıyla her yerde oldukları için ülkeye gelen herkesin istemese de görebileceği kadar yaygın.


Adriyatik kıyısında yer alan Rodon Burnu sahilinde denize nazır sıralanan sığınaklar

İkinci Dünya Savaşı döneminde Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti Başkanı olan ve 44 yıl devlet başkanı Enver Hoca, özellikle Soğuk Savaş döneminden itibaren ülkenin işgal edileceğine dair büyük bir endişeyle yaşadı. Kuzeyde Yugoslavya, batıda İtalya ve güneyde Yunanistan’ın Arnavutluk’u işgal edeceği endişesi… Savaş sonrası yıkımla artan yoksulluk içindeki bir ülkenin, bu olası işgale karşı dev bütçeler harcayarak modern endüstriyle silahlanması mümkün değildi. Enver Hoca da, 1975’te başlayıp 1983’e kadar devam eden ve ihtiyaç halinde “halk ordusu” ile desteklenecek bir “Sığınak” projesine başladı. Hoca’nın endişelerinin yerinde olup olmadığı tartışmalarını tarihçilere bırakıp sığınaklara bakalım. O “beklenen düşman” hiç gelmediyse de sığınaklar, bir diktatörün paranoyasının canlı sembolleri olarak var olmaya devam ediyor.


Dajti Dağı’nda

Her 11 kişiye 1 sığınak

Bu projeyle bütün ülkeye beton sığınaklar (Arnavutça bunker) inşa etmeye koyuldu. 220 bin sığınak hedefleniyordu, ancak 8 yıllık süreçte 170 bin civarı sığınağın yapımı tamamlandı. O günkü nüfus hesaba alınırsa her 11 kişiye 1 sığınak düşüyordu. Kent meydanlarında, ara sokaklarda, deniz kenarında, orman içinde, köylerde, tarlalarda kısacası akla gelebilecek her yerde sığınak inşa edildi. İnşaatlarda çalışan bir işçi “Keçinin otlayamayacağı yerde bile sığınak yapıyorduk” diye anlatacaktı o günleri. Üstelik sadece işçiler de değil köylü, okullu fark etmeksizin herkes inşaatlarda çalışarak sığınaklaştırma sürecinin bir parçası oldu.


Müzeye çevrilen devasa sığınakta oluşturulan oturma odaları.

İnşa edilen sığınaklarda ise halk ordusunu tetikte tutmak için sürekli tatbikatlar yapılıyordu; kadınlar da çocuklar da okullarda silah tutmayı ve ateş etmeyi öğreniyorlardı. Zaten yoksul olan ülkenin kısıtlı kaynakları sığınak projesine aktarılıyordu. Ekonomik kaynakların temel ihtiyaçlar yerine tartışmalı savunma harcamalarına ayrılması halkın tepkisini çekiyordu. Üstelik 8 yılda 21 bin kişi inşaatların yapımında hayatını kaybetti.

Sığınaklarda uzun süre savaş tatbikatı yapıldı

Kubbe görünümlü, yerin altına doğru inen beton, demir ve çelikten inşa edilen bu sığınakların 3 tipi vardı. Atış Pozisyonu denilen küçük bunkerların çapı 3 metreydi, bir ya da iki silahlı askerin sığabileceği büyüklükteydi. Hangi şehirde olursanız olun, kısa bir yürüyüş sırasında bile pek çok örneğini görebilirsiniz zira en çok inşa edilen sığınak tipi buydu.


Standart bir “Atış Pozisyonu” sığınağı

Ateşleme Noktası denilen ve çapı 8 metre olan orta boy sığınakların bazıları tünellerle birbirine bağlıydı. Son olarak stratejik amaçlarla inşa edilen, çok odalı, özel tipteki büyük sığınaklar vardı. Bu sığınaklar yapımı tamamlandıktan sonra uzun süre halk ordusu prensibiyle sıradan vatandaşların periyodik olarak tatbikat yaptığı küçük askeri birimler olarak gündelik hayatta yer aldı. Yaşı 40’ın üstünde olan Arnavutlar, bugün önünde turistik fotoğraflar çekilen sığınaklara çocukluklarında, gecenin bir yarısı cümbür cemaat inip tatbikat yaptıklarını anlatıyorlar.


Satılık sığınak

Komünizmin ardından depo, mağaza, bar ve kafeye dönüştürüldüler

Komünist rejim çöktüğünde başlayan serbest piyasa ve özelleştirme sürecinden sığınaklar da nasibini aldı. Artık kimse düşman işgali beklemiyor, bunun yerine yeni sisteme adapte olmaya çalışıyorlardı. Büyüklüğüne bağlı olarak sığınaklar, depo, mağaza, bar, kulüp, dövme atölyesi, kafe ve oyun parkı olmak üzere pek çok alternatif vesileyle dönüşüme uğradı. Ayrıca bu yaygınlığı nedeniyle oyun parkı, otel ve turistik tesis gibi pek çok yerin bahçesinde ya da sahilinde de varlığını korumaya devam etti.

Sığınaktan müzeye: Bunk’Art

Başkent Tiran’da yer alan ve modern müzecilik anlayışıyla düzenlenen büyük nükleer sığınaklardan ikisi ziyarete açık. Benzersiz bir yakın Arnavutluk tarihi sunan Bunk’Art1 ve Bunk’Art2 bugün Tiran’a geldiğinizde mutlaka görmeniz gereken yerlerin başında yer alıyor. Öyle ki ünlü seyahat sitesi TripAdvisor’da “Tiran’da Yapılabilecek Şeyler” listesinin en başında Bunk’Art 1’i ziyaret etmeniz tavsiye ediliyor.


Dajti Dağı eteklerinde müzeye çevrilen tünel şeklindeki sığınak Bunk’Art1’in girişi.

Bunk’Art1, Arnavut komünist ordusunun tarihini ve rejim döneminde Arnavutların günlük yaşamlarını, Bunk’Art2 ise Arnavutluk İçişleri Bakanlığı’nın 1912’den 1991’e kadar olan tarihini; rejimin baskı aracına dönüşen gizli servisi odağına alıyor. Her iki sığınak/müzede de dönemin günlük yaşamını replika eden evler, yemek ve yatak odaları sergileniyor. Binaya girer girmez Soğuk Savaş’ın soğuk ve klostrofobik hatıraları arasında gezindiğinizi hissediyorsunuz.


Büyük sığınaklar, anti nükleer önlemlerle donatılmıştı.

105 odalı, 5 katlı anti nükleer sığınak

Bunk’Art1, Tiran’ı çevreleyen Dajti Dağı’nın eteklerine tünellenen 5 katlı ve 106 odalı bir nükleer yeraltı sığınağının, özgün adıyla Tesis 0774’ün üzerine kurulu. Öncelikle buraya, yalnız tek aracın geçebileceği eski ve karanlık bir tünelden geçerek girmeniz gerekiyor ki o da size, birazdan görecekleriniz hakkında bir ipucu veriyor. 1978 yılında açılışı yapılan sığınak, anti nükleer bir askeri sığınak olma özelliği taşıdığı gibi olası bir savaş halinde de Meclis’in toplanabileceği şekilde düzenlenmiş. Sığınakta Enver Hoca ve kabinenin kilit üyeleri için ofisler; toplantı odaları; hızlı iletişim için bir interkom sistemi ve acil durumda kullanılabilmesi için yatak odaları bulunuyor.

Bunk’Art 2 ise 1981-86 yılları arasında, şehrin ana bulvarında yer alan İçişleri Bakanlığı’nın altında gizlice inşa edildi. İçişleri Bakanı’na ayrılmış bir daire ile 24 odadan oluşan bu sığınak da potansiyel bir kimyasal ve nükleer saldırıyla başa çıkmak üzere tasarlandı. Soğuk Savaş’ın bu gizli askeri üssü komünist rejimin yaptığı son “büyük işlerden” biri sayılıyor.


Rodon Burnu’nda balık restoranı olarak işletilen tünel sığınak.

Çarpıcı bir örnek de sahile açılan balık restoranı

Bir başka “dönüştürülmüş sığınak” da, İskender Bey tarafından yaptırılan Rodon Kalesi’nin yer aldığı Adriyatik kıyısındaki Rodon Burnu’nda yer alıyor. Uzun bir tünel şeklindeki sığınak, bugün Adriyatik sahilinde turistik bir plaja açılan bir restorana dönüştürülmüş. İçeride komünist döneme ait fotoğraflar ve döneme ait gaz maskeleri, kostüm, kitap ve mutfak eşyaları gibi müzelik detaylar sergileniyor. İştah açıcı olup olmadığını bir kenara koyarsak, sıcak bir yaz günü, serin tünelde soğuk bir şeyler içmek için oldukça enteresan bir mekân olduğunu kabul etmek gerekiyor.


Berlin Duvarı’ndan bir parçayı da barındıran Postbllok anıtı

Anıta dönüştürülen sığınaklardan biri de Tiran’ın merkezindeki Blok semtinde yer alıyor. Blok adı da komünist dönemde bu semte yalnız parti ve devlet yönetim kademesindeki kişilerin girebilmesi ve sıradan halkı bloke etmesinden geliyor. Postbllok anıtı, bir sığınak, komünist dönemin ünlü hapishanesi Spaç’tan bir dizi kiriş ve izolasyonu temsilen Berlin Duvarı’ndan bir parça olmak üzere 3 eserden oluşuyor.

Hatırı sayılır bir bütçeyle, yıllar içinde, komünist ve yalnız bir ülkeyi savunma amacıyla inşa edilen bu sığınakların bugün bar, kafe ve restoran gibi ticari işletmelere dönüşmesi de kaderin cilvesi olsa gerek. Ancak şunu söyleyebiliriz ki bu sığınaklar, son yıllarda giderek artan turizm potansiyeliyle ve özellikle trajedi hafızamızı canlı tutan “dark tourism” gibi konseptlerin ilgi görmesiyle birlikte Arnavutluk’un en çok fotoğraf çekilen noktalarından olmaya devam edecek.


Kafeye dönüştürülmüş bir örnek

Related Posts

Bir yanıt yazın

izmit escort bursa escort istanbul escort şişli escort istanbul escort avrupa yakası escort şirinevler escort beylikdüzü escort avcılar escort beşiktaş escort ataşehir escort bursa escort betvino beylikdüzü escort mecidiyeköy escort sex hikaye antalya eskort antalya eskort milanobet giriş ataköy escort istanbul escort roketbet yeni giris roketbet üyelik roketbet bonuslari roketbahis yeni giris